diğer takımları tutmaktan daha değişiktir dostlar. her kulübün kendine ait dinamikleri olabilir kesinlikle saygı duyuyorum ama beşiktaşlı olmanın temelden getirdiği farklılıklar var. siz de bunu farkediyorsunuz zaten. bu farklılığı türklerin karşıdakini sinirlendirmek için kullanma merağından
tinerci olarak lanse ediyorsunuz.
beşiktaşlı olmak öncelikle bir mücadeleye girişmektir. azınlık olmayı tercih etmek. küçükken daha ilkokul zamanlarında öğretmenler sorardı ya hangi takımlısınız diye sınıfa,
optık başkan'ın yaptığı gibi, sonra eller kalkardı. fenerliler sorulur 20'ye yakın el kalkar, galatasaraylılar sorulur 15' civarı el kalkar ve sonra beşiktaşlılar sorulurdu 6-7 el kalkarsa kalkardı. ne bileyim belki de ilk o sıralarda elimizi kaldırdığımızda yanımızdakilerin o dik dik sorgulayan bakışları bizi böyle bağlı yaptı. çünkü düşünsenize üç büyükler diye bir oluşum var. daima şampiyonluk hedefleri ve ne olursa olsun en büyükler taraftarlarının gözünde. kendi jenerasyonum adına konuşuyorum gençlerbirliğini tutmak daha kolaydı beşiktaş'ı tutmaktan. çünkü başarı yok. hedefi daima şampiyon olmak olan bir takımı tutuyorsun ama olamıyor. yanındakiler bir sene arayla durmadan seviniyor ve geri kalıyorsun. üstelik bununla mücadele etmek kolay da değil çünkü bir de hala beşiktaş'ın en büyük olduğunu savunman lazım. her başarısızlıkta heba olan umutlar var. yetersiz başarılara bağlanmış yeni umutlar doğuran her seferinde. bu sene olmadı seneye oluruz, çok iyi transferler yaptık seneye şampiyonuz...
en sevdiğiniz tarafından durmadan hayalkırıklığına uğratılmak kadar yıkıcı bir şey var mıdır? peki bunu yaşayana başkalarının diyecekleri ne kadar etki edebilir? belki de beşiktaş duyarlılığımızı da öldürdü. tabii hiç mi gelmedi iyi şeyler evet geldi. şampiyon olduk mesela ama bize hep aşılanan o umutlardan eser yokken.
yusuf şimşek şampiyon yaptı bizi. o sene ilk yarıyı bitirdiğimiz yer de hala aklımda. sivas maçını evde radyodan dinlerken yaşadıklarım da. sevinç de hala aklımda denizli maçı bitince atılan şampiyonluk turu, arabanın camından çıkıp bayrak sallamam.. tutunacak bir dal vermişti bize. uzun sürmedi ama tabii ki. yapılan yanlışları anlatabilirim de gerek yok. ismail'e ödenen bonservis hala aklımızda sonuçta. bu sefer tekrar o başarısızlığın alışkanlık olduğu zamana dönmekle kalmadık, en kötüsünü yaşadık. ulan iflas dediler, kulüp amatör kümeye düşecek diye manşet attılar. yahu tamam şampiyonluk hasretiyle çok çile çektik de kardeşim insana bu da yapılmazdı ki ne demek iflas edecek kulüp. o yaştaki çocuk neden kayyum ne demek öğrenmek zorunda kalır ki?
''beşiktaş iflas etti. 100 yıllık çınara kayyum atanması gündemde''... lan bu neydi? bakkaldan almayıp da okuduğum beşiktaş sayfalarının mı diyetiydi ki bunu okumam bilemedim. yıllarca çektidiği derdin yanında yaşattığı mutluluk devede kulakken üstüne bununla boğuşan insanı buradan döndürmek kolay mıdır peki? neyse işte dert dert. hep bir savaş. çevrendeki renklilerle de değil artık sadece varolma mücadelesiydi beşiktaşlı olmak. 30 kişinin karşısında 6-7 kişi olmaktan çok olabilmeye dönmüştü iş. zaten o yüzden çoğumuzun hayattaki rolü varolabilme mücadelesine dönmedi mi? beşiktaş olmasa topluma göre daha iyi birer insan olmaz mıydık hepimiz?
kartalların yeniden doğuşu diye bir mit vardır. yalan dolandır. yani öyleydi. biz gerçek yapana kadar. öncelikle artık geri düştüğümüzü anladık. başımızdaki zihniyeti defettik. mitteki kartalın artık öleceğini anladığında uzaklarda bir kaya bulup kafasını o taşa vurarak gagasını düşürmesi gibi. yeni zihniyetimizde bu sefer de hep diğerleriyle yarışır şekilde olan kadromuzdan vazgeçtik. yıldız oyunculardan, hatta
ricardo quaresma'dan, vazgeçtik. o kadar iddiasız bir kadro geçti ki elimize o seneye başlamak için ikinci hafta galatasaray maçına çıkacak cesaretimiz bile yoktu. bu da adeta gagası düştükten sonra kartalın yeni gagası çıkınca ayaklarını/pençelerini sökmesi gibiydi. o yıl öyle geçti. samet aybaba günah keçiliğini üstlendi. pençeler yeniden çıkmıştı. bir adım daha vardı yeniden doğuş için. kartal'ın tüylerini sökmesi gerekiyordu. kanatlanamayacaktı. ve inönü yıkıldı. tam bir yeniden doğuş için artık ödeyebilecek hiçbir şeyimiz kalmamıştı. savrulduk durduk. ama yine de tüyler çıktıkça kartal artık canlanıyordu. ilk evresinde demba ba biraz daha canlı kalabilseydi belki de hemen kanatlanacaktık ama olmadı. ertesi sene inönü de bitti, o sıra kartal uçmak için sabırsız halde beklerken inönü açıldı ve kartal kanatlandı. mayıs 2016'da tekrar doğuşumuz tamamlandı.
şimdi biliyorum size anlamsız geliyor olabilir ama hepsi zor zamanlardı. hepsinin ardında da büyük bir inanç vardı. defalarca kırıldı ama hep varolmaya devam etti. velhasıl çocukluğumuzu verdik çoğumuz. en güzel sevineceğimiz zamanları en büyük yıkımlara harcamak zorunda kaldık. bununla beraber de kavgadan hiç kopmadık. en umutsuz anda olunabilecek en umutlu tavırla vazgeçmemeyi öğretti bize beşiktaşlı olmak. artısı eksisi yok
çok sevdik be abi.